Beslenme Biyokimyası
Beslenme biyokimyası, beslenmede yer edinen kimyasal ve biyolojik süreçlerin incelenmesidir. Gıda maddeleri ile canlı organizmalar arasındaki etkileşimlere odaklanan bir biyokimya dalıdır.
Beslenme biyokimyası önemlidir bundan dolayı vücudumuzun gıdaları muntazam bir halde işlev görmek için iyi mi kullandığını anlamamıza destek verir. Ek olarak değişik besinlerin sağlığımızı iyi mi etkileyebileceğini anlamamıza destek verir.
II. Besinler ve İşlevleri
Vücudumuzun muntazam emek harcaması için gerekseme duyduğu altı temel gıda maddesi vardır: karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler, mineraller ve su.
Karbonhidratlar vücudumuzun ana enerji deposudur. Hücreler tarafınca enerji için kullanılan glikoza parçalanırlar.
Proteinler dokuların inşası ve onarımı için gereklidir. Ek olarak enzimler, hormonlar ve antikorlar yapmak için de kullanılırlar.
Yağlar enerji deposu olmasının yanı sıra organlarımızı korumaya ve vücudumuzu yalıtmaya da destek olurlar.
Vitaminler birçok değişik vücut fonksiyonu için gereklidir. Metabolizmamızı, bağışıklık sistemimizi ve sinir sistemimizi düzenlemeye destek olurlar.
Mineraller ek olarak birçok değişik vücut fonksiyonu için de gereklidir. Kemiklerin oluşumuna, kalp atışlarımızın düzenlenmesine ve kanımız vasıtasıyla oksijen taşınmasına destek olurlar.
Su hayat için eğer olmazsa olmazdır. Vücut ağırlığımızın %60’ından fazlasını oluşturur ve birçok değişik vücut fonksiyonunda rol oynar.
III. Besinlerin Sindirimi ve Emilimi
Yiyecek yediğimizde, hazım sistemimiz tarafınca daha minik moleküllere parçalanır. Bu moleküller hemen sonra kan dolaşımımıza emilir ve hücrelerimize göç eder.
Hazım dönemi, yiyeceklerin çiğnendiği ve tükürük ile karıştırıldığı ağızda adım atar. Tükürük, karbonhidratları parçalamaya başlamış olan enzimler ihtiva eder.
Yemek hemen sonra mideye masraf ve burada mide suları tarafınca daha çok parçalanır. Bu sular, bakterileri öldüren ve proteinlerin parçalanmasına destek olan hidroklorik asit ihtiva eder.
Mideden, yemek ince bağırsağa hareket eder. İnce bağırsak, emilim için yüzey alanını artıran minik parmak benzeri çıkıntılar olan villuslarla kaplıdır.
Villuslar gıdalardan gıdaları emer ve kan dolaşımına taşır. Besinler hemen sonra hücrelere göç eder ve burada enerji, gelişme ve tamir için kullanılır.
IV. Besinlerin Metabolizması
Metabolizma, vücudumuzun gıdaları kullanarak enerji yaratma ve yeni moleküller oluşturma sürecidir.
Karbonhidratların metabolizması karaciğerde adım atar. Karaciğer karbonhidratları glikoza dönüştürür ve bu hemen sonra hücreler tarafınca enerji için kullanılır.
Proteinlerin metabolizması mide ve ince bağırsakta adım atar. Proteinler aminoasitlere parçalanır ve bunlar hemen sonra yeni proteinler kurmak ya da enerji için kullanılır.
Yağların metabolizması ince bağırsakta adım atar. Yağlar yağ asitlerine ve gliserole parçalanır ve bunlar hemen sonra kan dolaşımına emilir. Yağ asitleri enerji için kullanılır ya da yağ olarak depolanır.
Vitamin ve minerallerin metabolizması ince bağırsakta adım atar. Vitaminler ve mineraller kan dolaşımına emilir ve hücreler tarafınca muhtelif işlevler için kullanılır.
V. Metabolizmanın Düzenlenmesi
Vücut metabolizmayı bir takım mekanizma ile düzenler. Bu mekanizmalar içinde hormonlar, enzimler ve geri bildirim döngüleri bulunur.
Hormonlar, vücuttaki bezler tarafınca üretilen kimyasal habercilerdir. Kan dolaşımında dolaşırlar ve hücrelerdeki reseptörlere bağlanırlar. Bir hormon bir reseptöre bağlandığında, metabolizmada bir değişikliğe neden olan bir takım vakası tetikler.
Enzimler kimyasal reaksiyonları hızlandıran proteinlerdir. Besinlerin metabolizması için gereklidirler.
Geri bildirim döngüleri, vücudun homeostazisini müdafaasının bir yoludur. Homeostazis, vücuttaki balans durumudur. Vücutta bir değişim meydana vardığında, homeostazisi geri kazandırmaya destek olan bir geri bildirim döngüsü tetiklenir.
VI. İnsanlar İçin Beslenme Ihtiyaçları
Her gün gerekseme duyduğumuz gıda miktarı yaşımıza, cinsiyetimize, aktivite seviyemize ve sıhhat durumumuza göre değişiklik gösterir.
Tavsiye edilen Rejim Ödenekleri (RDA’lar), iyi bir sağlığı korumak için gereksinim duyulan günlük gıda miktarlarıdır. RDA’lar, Besin ve Beslenme Kurulu tarafınca belirlenir.
Hususiyet | Tarif |
---|---|
Biyokimya | Canlı organizmalarda gerçekleştirilen kimyasal süreçlerin incelenmesi |
Beslenme | Organizmaların gıda elde etme ve kullanma dönemi |
Yemek | Bir organizma tarafınca yenilip sindirilebilen herhangi bir madde |
Bilim | Naturel dünyanın dizgesel emek harcaması |
Moleküler biyoloji | Canlıları meydana getiren moleküllerin yapı ve işlevlerinin incelenmesi |
II. Besinler ve İşlevleri
Besinler, vücudun muntazam emek harcaması için gerekseme duyduğu temel maddelerdir. İki gruba ayrılırlar: makro besinler ve mikro besinler.
Makrobesinler vücudun büyük miktarlarda gerekseme duyduğu besinlerdir. Bunlar karbonhidratlar, proteinler ve yağlardır.
Karbonhidratlar vücudun ana enerji deposudur. Vücudun birincil yakıt deposu olan glikoza parçalanırlar.
Proteinler dokuların inşası ve onarımı için gereklidir. Ek olarak enzimler, hormonlar ve antikorlar yapmak için de kullanılırlar.
Yağlar da enerji deposudur sadece enerji depolama, vücudu yalıtma, organları koruma şeklinde başka amaçlarla da kullanılırlar.
Mikronutrientler vücudun minik miktarlarda gerekseme duyduğu besinlerdir. Bunlar vitamin ve minerallerdir.
Vitaminler metabolizma, kan pıhtılaşması ve görme şeklinde muhtelif vücut fonksiyonları için gereklidir.
Mineraller bununla beraber kemik sağlığı, kas fonksiyonu ve sinir iletimi şeklinde muhtelif vücut fonksiyonları için de gereklidir.
Besinler vücudun muntazam emek harcaması için gereklidir. Herhangi bir gıda maddesindeki eksiklik muhtelif sıhhat problemlerine yol açabilir.
III. Besinlerin Sindirimi ve Emilimi
Hazım, gıdanın vücut tarafınca emilebilen daha minik moleküllere parçalanması sürecidir. Bu süreç, tükürüğün karbonhidratları parçalamaya başladığı ağızda adım atar. Besin hemen sonra mideye masraf ve burada mide suları tarafınca daha çok parçalanır. Besin mideden ince bağırsağa geçer ve burada enzimler tarafınca daha çok parçalanır ve kan dolaşımına emilir. Kalınca bağırsak, kalan besin maddesinden su ve elektrolitleri emer ve peşinden atık ürünleri dışkı olarak dışarı atar.
Besinlerin emilimi, muhtelif değişik mekanizmaları içeren kompleks bir süreçtir. Karbonhidratlar ve proteinler şeklinde birtakım besinler, etken nakliyat adında olan bir süreçle ince bağırsakta emilir. Bu süreç, gıdaları bağırsak duvarından dercetmek için vücuttan enerji gerektirir. Yağlar şeklinde öteki besinler, eylemsiz difüzyon adında olan bir süreçle ince bağırsakta emilir. Bu süreç, vücuttan enerji gerektirmez ve besinler bağırsak lümeninden kan dolaşımına bir konsantrasyon gradyanı süresince hareket ettiğinde meydana gelir.
Besinlerin emilimi insan sağlığı için eğer olmazsa olmazdır. Besinlerin müsait halde emilimi olmadan vücut muntazam çalışamaz.
II. Besinler ve İşlevleri
Besinler, sıhhatli kalmak için yememiz ihtiyaç duyulan maddelerdir. İki gruba ayrılırlar: makro besinler ve mikro besinler.
Makrobesinler, büyük miktarlarda gerekseme duyduğumuz besinlerdir. Bunlar karbonhidratlar, proteinler ve yağlardır.
Karbonhidratlar ana enerji kaynağımızdır. Vücudun ana yakıtı olan glikoza parçalanırlar.
Proteinler dokuları inşa etmek ve onarmak için kullanılır. Ek olarak enzimler, hormonlar ve antikorlar yapmak için de kullanılırlar.
Yağlar enerji depolamak, izolasyon sağlamak ve organları korumak için kullanılır.
Mikronutrientler, azca oranda gerekseme duyduğumuz besinlerdir. Bunlar vitaminler, mineraller ve sudur.
Vitaminler sağlığımız için lüzumlu olan doğal bileşiklerdir. İki gruba ayrılırlar: yağda çözünen vitaminler ve suda çözünen vitaminler.
Yağda eriyen vitaminler A, D, E ve K vitaminleridir. Vücudun yağ dokularında depolanırlar.
Suda çözünen vitaminler C, B1, B2, B3, B6, B12 vitaminleri ve folattır. Vücutta depolanmazlar ve tertipli olarak tüketilmeleri icap eder.
Mineraller sağlığımız için lüzumlu olan doğal olmayan elementlerdir. İki gruba ayrılırlar: majör mineraller ve yapıt mineraller.
Başlıca mineraller kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum ve klorürdür.
İz mineraller demir, çinko, bakır, manganez, selenyum ve iyottur.
Su hayat için eğer olmazsa olmazdır. Vücut ağırlığımızın ortalama %60’ını oluşturur. Hazım, emilim ve gıda maddelerinin taşınması şeklinde birçok vücut fonksiyonunda rol oynar.
V. Metabolizmanın Düzenlenmesi
Metabolizma; hormonlar, besinler ve enzimler şeklinde muhtelif faktörler tarafınca düzenlenir.
Hormonlar, vücuttaki bezler tarafınca salgılanan kimyasal habercilerdir. Kan dolaşımı yöntemiyle hedef dokulara giderler, burada reseptörlere bağlanırlar ve muayyen sinyal yollarını aktive ederler. Hormonlar, depolanmış enerjinin parçalanmasını uyarmak (lipoliz), hücreler tarafınca glikoz alım hızını çoğaltmak (insülin) ve yağ depolanmasını desteklemek (lipogenez) dahil olmak suretiyle metabolizma üstünde fazlaca muhtelif etkilere haiz olabilir.
Besinler metabolizmayı da etkileyebilir. Örnek olarak, karbonhidratlar glikoza parçalanır ve bu da vücut için yakıt olarak kullanılır. Proteinler enerji için ya da yeni proteinler kurmak için kullanılabilir. Yağlar hemen sonra kullanılmak suretiyle depolanabilir ya da enerjiye dönüştürülebilir.
Enzimler, vücuttaki kimyasal reaksiyonları katalize eden proteinlerdir. Reaksiyonların meydana gelme hızını artırarak metabolizmada mühim bir rol oynarlar.
Metabolizmanın düzenlenmesi, muhtelif faktörleri içeren kompleks bir süreçtir. Metabolizmanın iyi mi düzenlendiğini anlayarak, sıhhatli bir vücut ağırlığını iyi mi koruyacağımızı ve rahatsızlıkları iyi mi önleyeceğimizi daha iyi anlayabiliriz.
VI. İnsanlar İçin Beslenme Ihtiyaçları
İnsan vücudu muntazam çalışabilmek için muhtelif besinlere gerekseme duyar. Bu besinler iki kategoriye ayrılabilir: makro besinler ve mikro besinler.
Makro besinler, vücudun büyük miktarlarda gerekseme duyduğu besinlerdir. Bunlar karbonhidratlar, proteinler ve yağları ihtiva eder. Karbonhidratlar, vücudun ana enerji deposudur ve ekmek, pirinç ve makarna şeklinde yiyeceklerde bulunurlar. Proteinler, dokuların inşası ve onarımı için gereklidir ve et, balık ve fasulye şeklinde yiyeceklerde bulunurlar. Yağlar da vücut için gereklidir ve organlara enerji, izolasyon ve koruma sağlarlar.
Mikro besinler vücudun minik miktarlarda gerekseme duyduğu besinlerdir. Bunlar vitaminler, mineraller ve su ihtiva eder. Vitaminler muhtelif vücut fonksiyonları için gereklidir ve meyve, sebze ve süt ürünleri şeklinde yiyeceklerde bulunurlar. Mineraller de vücut için gereklidir ve et, balık ve kuruyemiş şeklinde yiyeceklerde bulunurlar. Su hayat için gereklidir ve bütün canlılarda bulunur.
İnsanlar için hususi beslenme ihtiyaçları yaşa, cinsiyete, aktivite düzeyine ve öteki faktörlere bağlı olarak değişmiş olur. Sadece sıhhatli bir rejim, vücudun muntazam emek harcaması için gerekseme duyduğu gıdaları sağlamak amacıyla bütün gıda gruplarından muhtelif yemekleri içermelidir.
VII. Beslenme Eksiklikleri ve Fazlalıkları
Bir birey muayyen bir besini tüketmediğinde ya da fazlaca fazla tükettiğinde gıda eksiklikleri ve fazlalıkları meydana gelebilir. Bu, aşağıdakiler de dahil olmak suretiyle muhtelif sıhhat problemlerine yol açabilir:
- Kifayetsiz beslenme
- Kifayetsiz beslenme
- Aşırı kiloluluk
- Metabolik sendrom
- Kalp hastalığı
- Kanser
Bu sorunların önüne geçmek için bütün temel gıdaları içeren dengeli bir beslenme düzenine haiz olmak önemlidir.
VIII. Beslenme Genomiği
Beslenme genomiği, genlerin besin ve besinlere olan tepkimizi iyi mi etkilediğinin incelenmesidir. Nispeten yeni bir alandır, sadece genetiğin sağlığımız ve refahımızda oynadığı rol ile alakalı daha çok şey öğrendikçe hızla ehemmiyet kazanmaktadır.
Beslenme genomiği, besin ve beslenme ile alakalı düşünme şeklimizi inkilap durumunda değişiklik yapma potansiyeline haizdir. Genlerimizin gıdayla iyi mi etkileşime girdiğini anlayarak, bireysel gereksinimlerimize bakılırsa uyarlanmış kişiselleştirilmiş rejimler geliştirebiliriz. Bu, sağlığın iyileşmesine ve kalp hastalığı, kanser ve diyabet şeklinde kronik rahatsızlık riskinin azalmasına yol açabilir.
Beslenme genomiği hala erken aşamalarında, sadece gıdanın sağlığımızı iyi mi etkilediğine dair anlayışımız üstünde mühim bir tesir yaratıyor. Alan büyümeye devam ettikçe, genetiğin beslenme gereksinimlerimizde oynadığı rol ile alakalı daha da fazla şey öğreneceğimizi umabiliriz.
IX. Beslenme Biyokimyasının Uygulamaları
Beslenme biyokimyası, beslenmede yer edinen kimyasal ve biyolojik süreçlerin incelenmesidir. Kimya, biyoloji ve tıptan informasyon alan fazlaca disiplinli bir alandır. Beslenme biyokimyasının aşağıdakiler de dahil olmak suretiyle fazlaca muhtelif uygulamaları vardır:
- Yeni besin ürünleri ve rejim takviyelerinin geliştirilmesi
- Beslenme eksiklikleri ve hastalıklarının tanısı ve tedavisi
- Beslenmenin insan sağlığını ve refahını iyi mi etkilediğinin anlaşılması
- Halk sağlığını iyileştirmek için yeni stratejilerin geliştirilmesi
Beslenme biyokimyası hızla büyüyen bir alandır ve devamlı olarak yeni keşifler yapılmaktadır. Bu keşifler, beslenmenin sağlığımız ve refahımızdaki rolünü daha iyi anlamamıza destek oluyor ve insan sağlığını iyileştirmenin yeni yollarına yol açıyor.
S1: Beslenme biyokimyası nelerdir?
A1: Beslenme biyokimyası, besinler ve canlı organizmalar arasındaki etkileşimlerin incelenmesidir. Biyokimya, beslenme ve moleküler biyoloji prensiplerinden yararlanan fazlaca disiplinli bir alandır.
S2: “Moleküllerden Yemeklere: Beslenme Biyokimyasına Yolculuk” kitabında ele alınan ana mevzular nedir?
A2: Kitapta beslenme biyokimyasının temel kavramları ele alınmakta olup, bunlar içinde besinler ve işlevleri, besinlerin sindirimi ve emilimi, gıda metabolizması, metabolizmanın düzenlenmesi, insanlarda gıda ihtiyaçları, gıda eksiklikleri ve fazlalıkları, beslenme genomiği ve beslenme biyokimyasının uygulamaları yer almıştır.
S3: Bu kitabın hedef kitlesi kimlerdir?
C3: Kitap, öğrenciler, araştırmacılar ve sıhhat profesyonelleri de dahil olmak suretiyle geniş bir okuyucu kitlesine yöneliktir.
0 Yorum